12 Haziran 2014 Perşembe

Ne? Hamile miyim?



Evet, hamile olduğumu öğrendiğimde ilk tepkim buydu "Ne? Hamile miyim? Ben?" 

Güzel dünyamızda insan soyunun devamlılığını sağlamaktan birinci derecede sorumlu biyolojik cinsiyetini taşımama rağmen yaşadığım bu saçma şaşkınlığın nedeni, annelik kavramıyla olan netameli ilişkimizdi. Daha doğrusu benim anne olabileceğime yönelik taşıdığım kaygı, korku ve "kısmetse bir gün olur 40 sene sonra filan" düşüncesine bağlı sıkı sıkıya bağlı olmamdı.

Şüphe etme, test alma, çift pembe çizgi! Evet, hamileyim. Ben? Evet, hamileyim. Evet, anne oluyorum. Anne?

Anne oluyorum. Bildiğim bütün annelik hezeyanları gözümün önünden geçiyor; hoşlanmadığım bütün annelik halleri, sözler, tavırlar, delilikler! Hayıııııır! 

Mevzu anne olmakta değil, anneliği nasıl giyeceğinle ilgili sanırım. Tabi bir de o hiçbir şeye benzemeyen ağır sorumluluğu nasıl alacağım meselesi vardı. Bu konunun içinden çıkabildiğimi söyleyemem. Bir de ben yalnızlığı seviyorum. O nasıl olacak?

Velhasıl, yaklaşık bir yarım saat kadar sonra koltukta keyifle son sigaramı içip anneliğimi kutladım. Anne oluyorum, vay be!

Ne olacak, nasıl olacak bilemiyorum. İlk defa yaptığım ama şahane olacağına emin olduğum bir yemeğin pişmesini bekliyor gibiyim :)

10 Ocak 2014 Cuma

Esra Elönü üzerine

12.07.2013 tarihli Ekşi Sözlük entry'sidir.

aslında esra elönü'nün fikirleri, beyanları ve duruşu için fazla söz söylemeye gerek yok. zaten ortada, görünüyor. kimse de aptal olmadığı veya konu da çok derin olmadığı için söylenecek fazla bir şey yok. yine de insan bazen susamıyor. 

esra elönü'nün hayatımıza girişi, türbana toplumsal zeminde oluşmuş saçmasapan ön yargıyı kırmaya yönelik atılan adımlarla başladı. "türbanlı kadın" denilince göz önüne gelen resme pek benzemeyen esra elönü birden tv programlarında ve gazetelerde "türbanlı ama aykırı kız" kontenjanından fikir beyan etmeye başladı. ancak dediklerinden pek bir şey anlamak mümkün olamadığından, fikirlerini de anlayamadık doğrusu. konuşmalarında basit bir algoritma kullanıyordu:

- kimselerin anlamını bir çırpıda bilemeyeceği ama kullananı entelektüel gösteren osmanlıca sözcükleri aralara serpiştirme

- asla fikir içermeyen uzun cümleler kurup, çeşitli süslü söz sanatları kullanma

- sıkıştıkça konuyu allah'a bağlayarak, teolojinin sınırlarını zorlama.

çok konuştu, hep konuştu, bol bol hüsn-ü talil, mecaz-i mürsel, tecahül'ü arif, tezat, tevriye kullandı kullandı ama hiçbir şey söylemedi. "türbanlı marjinal kız" kontenjanından medyanın kendisini maymunlaştırmasını göze aldı, tıpkı 90'ların a takımı'ndaki rüya takımı gibi meymenetsiz neye hizmet ettiği belli olmayan meclislere girdi (örneğin nihat doğan + cem mumcu + pelin batu + esra elönü + günseli kato ile birlikte sundukları programda ilahiyat fakültesi profesörüyle kent mimarisi ve estetik tartışıldı) o kanal senin bu kanal benim gezindi durdu. 

kendisinin ne olduğunu ancak gezi direnişi ile birlikte takındığı ayrımcı tavırdan, nefretini kusarken elini korkak alıştırmamasından anlayabildik. yıllardır boynunda madalya gibi taşıdığın mağduriyetinin sebebi gezi'dekiler değil esra elönü; ölenlere rahmet dilemekten imtina eden dilin mevzu hakaret olunca nasıl da coşuyor, nasıl da uçuyorsun. nasıl zalimsin ki: "rabbim zd olayına kanıt yok video yok diyen beyinsizleri kendi anneleri kız kardeşleriyle sınasın !" diyebiliyorsun. ali ismail'in, ethem'in annesi bile kurmadı bu korkunç cümleyi, senin mağduriyetin evlat acısından daha mı büyük? 

8 haziran'da "yarın, gezi'deki tecavüz olayını yazacağım" demişti, 12 temmuz oldu bekliyoruz. twitter'dan engellemişsin alayımızı hatırlatamıyoruz. diyalog iyidir, korkma bu kadar en fazla varsa hatan görürsün.